Allame Fâkih
Karınca Süleymanlık dilerse, hor görme hürmetine bak...

Karşıda Bir Cumartesi

By esinti

Süleymaniye'de kıldım öğle namazını. Çıktım, sessizce usul usul boş sokakalarda yürüdüm. Bugün Cumartesi ama arka sokaklarda dükkanlar kapalı. Ortalıkta kimsecikler yok. Gökyüzü gri, yağmur yağmak istiyor ama bulutlar bırakmıyor sanki. Biraz ilerleyip dönüyorum; köşedeki Kuru Fasülyeci yine dopdolu. İlginç değil mi Cumartesi günü kurufasulye yemek için buraya geliyorlar.

Ve Betül Abla da geldi. Fotoğraf makinesi yine yanında . Kaldırımda sohbet ederek ilerliyoruz. Arada bir duruyoruz, Betül Abla ilginç pozlar yakalıyor sonra devam ediyoruz. Adını bilmediğimiz ağaçların kokuları o kadar güzel ki Betül Abla eski anılarını hatırlıyor. Anlatıyor da anlatıyor... Arada bir sempozyum kunusunun ortaya sıkıştırıp bilim ahlakı üzerine sorular soruyor. Biz sohbete devam ederken sağda bir mezar bize bakıyor. Koskoca Süleymaniye Küliyesi içinde küçük bir yapı. Küçük ve sessiz bir türbe yanına çağırıyor bizi... Yaklaşınca anlıyoruz ki Koca Sinan dua istiyor bizden. Açıp elleri yolluyoruz fatihaları ruhuna.

Biraz ileride bir Lale Bahçesi. Evet şehrin ortasında bir lalae bahçesi. Girelim diyor Betül Abla. Kacaman ağaçların altında küçük bir masa seçiyoruz kendimize. Ve çifter çifter geliyor elma çayları... Lale bahçesi ve elma çayları... İatanbul'u yarattığı için ikimiz de ona teşekkür ediyoruz.

Muhabbet koyu olunca zaman su gibi akıyor. Evet gerçekten zaman hep su gibi akıyor ; kendi yolunda, sessiz sedasız ve bizim verdiğimiz şekli alarak. Zaman gerçekten su gibi akıyor. Bir bakıyoruz saat beş.Eyvah! diyor Betül Abla, konferansa geç kaldık. Son yudumları alel acele çekiyoruz. Sonra ver elini BSV.

Burda ayrı bir dünyanın kapıları açılıyor karşımıza. Konu: Klasikten modern döneme geçişte Fıkıh tasavvuru. Konuşmacılar Sami ERDEM ve Eyüb Said KAYA. Dinleyiciler, bir salon dolusu bilgi yumağı insan. Sesizce girip bir kenara oturuyoruz ve eller hemen kağıt kaleme gidiyor. Sorular.. sorular.. sorular.... Tam bir beyin fırtınası. Sorunlar masaya yatırılıyor, çözümler üretiliyor, yöntemler belirleniyor. Hiçbirini kaçırmamak için son sürat yazıyorum. Kolum ağrımaya başladı. Betül Abla da ses kaydı alıyor.

Bir kez daha anlıyorum ki yolumuz çok uzun ve işimiz çok zor. Ve üzerimizde kaçamayacağımız bir sorumluluk var.Dua ederek dönüyoruz yurda doğru: Allahım bu yolda bize güç, kuvvet ver, işimizi kolaylaştır ve bizi koru!

07.06.08
 

2 comments so far.

  1. es 8 Haziran 2008 04:40
    Hayır hayır... Yolumuz çok çok zuzun işimiz çok çok zor. Belki de imkansızı zorlayacağız.
  2. BTL 12 Haziran 2008 00:08
    harikasın Esracım. ne de güzel anlatmışsın bir günümüzü. ifade gücüm nakıs, ben sana hayran.. hep sen böyle anlat olur mu? eline gönlüne sağlık.

Something to say?