Allame Fâkih
Karınca Süleymanlık dilerse, hor görme hürmetine bak...

By esinti

YAĞMUR!...

Bir gece vakti Üsküdar'da rahmetin yeryüzüne inişini seyrederken anladım ki ben hiç İstanbullu olmamışım. Lise arkadaşlarımla çılgınca yağan yağmurda Fatih'ten Eminönü'ne hiç yürümedim. Hiç okuldan kaçıp Çamlıca'da yağmuru seyretmedim. Annem ekmek almaya yolladığında aniden bastıran yağmura uyup sahile inip ekmeği unuttuğum olmadı hiç... Ya da yağmurdan kaçıp Üskidar'ın mor salkımları altına da sığınmadım. Sığınmazdım belkide iliklerime kadar ıslanmak isterdim.Çünkü;

İstanbul'da yağmur aşktır! Küçük bir pencereden binalar arasındaki sokaka lambasının ışığında parıldayan tanelerin inci gibi süzülüşünü yarın Arapça sınavı yokmuş gibi umursamadan saatlerce izlemektir.

İstanbul'da yağmur, yalnız bir kızın karanlık odasında rahmete susamış ruhunun bir kaç satır karalamasıdır.Camdan sızan damlalar kağıdını ve altındaki Kur'an'ını ıslatıyor ve bu muazzam rahmet şöleninden O da nasibini almış oluyor.

Ve anladım ki İstanbul'da yağmuru yaşamadan İstanbullu olunmuyor.
 

1 comment so far.

  1. es 7 Haziran 2008 02:12
    :) Aşk budur işte! Yağmur aşkı :) İstanbul aşkı ve Kur'an aşkı.

    Tane tane değil şarıl şarıl
    bu gece yağmur sana...
    bu gece sana gelsin şarıltılar
    ıslanasın
    yağaysın
    bu gece yağmur yağsın

Something to say?